Yanan Bacak.

[Lee Su Dae]

Su Dae cafeden beri onu sırtında taşıyıp hastaneye getiren çocuğa bakıyordu. Bacağı dahada kabarmıştı ve onlara sıranın gelmesine daha çok vardı. Çocuğada üzülmüştü birden.. Acelem var demişti en son. Nereye gidecekti acaba.? Merak ediyordu. '' Ya önemli bir işse! '' diye geçirdi içinden. Bacağına ellemek istiyor fakat bakamayacağını bildiği için deneyemiyordu. Dong sundan zaten böyle bir şey isteyemezdi. Bacağına değmesin diye elbisesini biraz kaldırmış otururken karşıdan bacağına bakarak gelen siyah gözlüklü bir adam gördü. '' Sapık '' diye mırıldandı sessizce. Bunu duyan Dong sun banamı dedin.? diyen gözlerle baktı ona. Gözleriyle karşıdaki adamı işaret edip Dong sun'un ona doğru gittiğini farkedince arkasından aval aval bakmakla yetindi. Adamın Dong Sun'u itip bacağına ellediğini görünce sinirli gözlerle baktı ona.

[Kim Dong Sun]

Dong Sun, hastaneye getirdiği kızla bir kelime dahi konuşmamıştı. Şimdi fark etmişti. Kızın adını bile bilmiyordu ve çokda merak ediyordu. Kendince bir kaç isim düşündü. Fakat hiç birini yakıştıramadı, bu inatçı kıza. İkiside oturuyordu, gayet sessiz bir şekilde. Kendilerine daha çok sıra vardı. Kızın hiç rahat edemediği ve acı çektiği her halinden belliydi. Kız fark etmeden genç adama bakıyordu. Dong Sun, merak etmişti acaba ne düşünüyor benim hakkımda diye. Artık beklemekten sıkılmış bir şekilde ayağa kalktı, sıcak başmıştı. Üzerine giydiği siyah deri ceketini çıkardı. Bir yandan çeketini katlayıp bir yandanda az önceki yerine yerleşti. İfadesiz ve sıkılgan ifadeyle yerdeki mermerleri sayıyorduki! '' Sapık '' sesiyle irkildi. İçinden '' Tanrım! ona bakmıyordum bile. '' söylenerek kıza baktı. Kız anlamıştıki karşıdan gelen siyah gözlüklü adamı işaret etti.
Dong Sun, çok sinirlenmişti. Tamam, yanındaki kız onun hiç birşeyi olmaya bilirdi. Ama sonuçda onun yanındaydı. '' Bu ne cesaret! '' dedi ayağa kalkıp, adama doğru giderken. Adam birden onu itip, kzın bacağını ellemişti. Dong Sun'un gözlerinden ateş çıkıyordu sanki. '' Heyy! Sen kim olduğunu sanıyorsunda kıza dokunuyorsun? '' dedi. Gözlerindeki alevden bir kıvılcım dahi eksilmemişti.

[Lee Su Dae]

Su Dae sinirli gözlerle baktığı yerden irkilip tam adama tokat atacakken Dong sun'un ani gelmesiyle tokatı yanlışlıkla ona attı ve korku dolu gözlerle ona baktı. Gözlerinden ateş fışkırıyordu! Bu adam sinirlendiğinde korkunç olabiliyordu! Su Dae bu gün ikinci şokunu yaşıyordu çünkü ona vurmuştu ve şu anki hali kesinlikle korkunçtu. O gözlere bakarken ağlamamak için zor tuttu kendini. Ona doğru yaklaşmaya başladı. Dong Sun ona doğru yaklaşırken kendini oturduğu yerden geri itmeye çalışıyordu. Yaklaştı ve artık Su Dae için kaçış yoktu. Çünkü onun nefesini hissedebiliyordu.

Gözlerini yumdu ve ani bir şekilde olan şeyle gözlerini açtı. O.o gözleri yuvalarından çıkacak gibiydi..

[Kim Dong Sun]

Dong Sun, sinirinden duramıyordu. Kızın önündeki adamı itmesiyle adama attığı tokata maruz kalması bir oldu. Dong Sun adeta burnundan soluyordu. Şu an o yakışıklı yüzündeki tüm kaslar sinirden oynuyordu. Kız korkmuştu ki gözleri kızarmıştı. Ağlamamak için zor duruyordu. Dong Sun, şu an bunu bile umursayacak durumda değildi. Yumrukların sıkmış bir şekilde kızın üzerine doğru yürümeye başladı. Genç kız, umutsuzca kendisini oturduğu yerden geri itmeye çalışıyordu. Bunun işe yaramayacağını bilerek. Dong Sun, yaklaştı genç kıza. Kızla içi içeydi artık. Kızın aldığı nefesi ve kalbinin bir dakikada kaç kere attığını bile söyleyebilirdi. Şu an sanki herkes susmuş, dünya dönmüyor gibiydi. Neden bu halde olduğunu hatırlamaya çalıştı. Beyni durmuştu, sanki bu kendisi değildi. Bütün vücudu istem dışı çalışıyordu. Kız yavaşca gözlerini kapadı. Dong Sun, nefes aldı ve dudaklarını kıza dogru yaklaştırdı. Birden kendine geldi. Bunu yapmamalıydı. Kızın yüzüne baktı ve '' Adın ne? '' dedi en sert ifadesiyle.
İçinden küfürler yağdırıyordu kendine '' adın ne mi? '' başka bir şey bulamadın mı? aptal! diyordu.
Kız ise bunu beklemiyordu. Şaşırarak gözlerini açtı. Bu durum Doong Sun'un hoşuna gitmişti. '' Hayal kırıklığına mı uğradın? '' dedi sessizce kızın kulağına fısıldayarak.

[Lee Su Dae]

Su Dae o sinirli çocuğun ona vurmasını beklerken '' Adın ne.? '' demesine şaşırdı. Şaşkınlıktan gözleri büyümüştü, sonra ona o kaslı kolarıyla vurmadığı için dua ediyordu. Birden gülümsemişti bunu duyunca çünkü çocuk gerçekten onun adını bilmiyordu. Söylemekte hiç aklına gelmemişti Su Dae'nin. Taki '' Hayal kırıklığına mı uğradın? '' sözünü duyana kadar..

'' Ne diyordu bu böyle?! Ne hayal kırıklığı!! '' Su Dae içinden konuşup duruyordu.Birden suratı kızardı, hem utanmış hemde sinirlenmişti.! Ukala çocuk kendini bir şeymi sanıyordu?

'' Adım.. Su Dae.. dedi ve kızgın bir şekilde devam etti. '' Ne hayalkırıklığı be!! Senin aklından ne geçiyorki! Sadece bana vuracağını düşünmüştüm!! '' dedi ve ona dil çıkarttı..

[Kim Dong Sun]

Dong Sun, kızın güldüğünü görünce şaşırmıştı. Çünkü bu beklediği bir şey değildi. Dong Sun'un '' Hayal kırıklığına mı uğradın? '' sözünden sonra kızın suratı iyice değişmişti. Hemen utanıp kızarmaya başladı. Sinirlendiği de her halinden belliydi. Dong Sun, içten içe gülüyordu kızın bu hallerine. Sinirlendiği ve utandığı zaman yüzü çok sevimli oluyordu. Sonra birden silkindi ve '' Dong Sun, kendine gel! '' dedi içindeki o aptal halleri unutmak istercesine.
Kız, '' Adım.. Su Dae.. dedi. Dong Sun içinden tekrarladı. Su Dae... Güzel isimmiş diye düşünmeden edemedi. Ama bunu kıza belli edemezdi. Yüzünü ekşitti, sanki beğenmemiş gibi.
Kız ona şöyle bir baktı ve devam etti sözlerine '' Ne hayalkırıklığı be!! Senin aklından ne geçiyorki! Sadece bana vuracağını düşünmüştüm!! '' Dong Sun, bu duyduklarına inanamıyordu. Utanmasa kahkaha atardı. Kız gururundan yere bile vermiyordu kendini. Kalbinin yerinden çıkacakmış gibi çarptığına yemin edebilirdi. O da yetmezmiş gibi Su Dae, bu sözlerinden sonra dilini çıkarmıştı. Dong Sun ise '' sana ailen hiç terbiye öğretmedi mi? Kendinden büyüklere dil çıkarılmaz '' deyip o dışarıda sallanan dili tutmuştu. Kız Dong Sun'a homurdanıyordu. Ama dediklerinden bir şey anlaşılmıyordu. Dong Sun'un, gülmekten karnına ağrılar girmişti.

[Lee Su Dae]

Su Dae Dong Sun'un dilini tuttuğunu hissedince konuşmaya çalıştı ama ne dese anlaşılmıyordu. Sonra aklına bir fikir geldi ve sırıtmaya başladı. Dilini tutan parmakları ısırdı! Artık gülme zamanı Su Dae deydi. Çocuğun suratındaki komik ifade pahabiçilemezdi. Hatta bir ara onu öyle fotoğraf çekmeyi bile düşündü ama çok geçmeden vazgeçti bu düşüncesinden. Bu çocuk kendini akıllı zannediiyordu. Su Dae'nin tüm aklı olmayıpta var sanan erkek arkadaşları gibi..

Çocuk acıyla parmağını emiyordu bu sefer. Su Dae kahkahalarını içinde bi hayli zor tutuyordu.

'' Bu çocuğuda böyle görmek varmış.''

dedi içinden. İçinde tutamadığı kahkahalarını dışa vurarak gülmeye başladı bu sefer.

[Kim Dong Sun]

Dong Sun, kızın parmağını ısırmasıyla kendine geldi. Çok keskin dişleri vardı ki, canı çok yanmıştı. Su Dae ise yaptığından gayet memnun, gururluca sırıtıyordu.
Dong Sun'un tattığı acıyla parmağını ağzına götürmesi bir oldu. ''Aiyşş! sen nesin? köpek falan mısın?'' dedi genç kıza, parmağını emerken.
Kız yerinde duramıyordu. Dong Sun, iyice sinirlenmişti. ''Yaa!... Çok hoşuna gitti galiba!'' dedi, emdiği parmağını ağzından çıkarırken.
Su Dae, susmak bilmiyor, bu sefer seslice kahkaha atıyordu. Dong Sun'un da bir erkeklik gururu vardı sonuçta.
Bu sefer o, Su Dae'nin elini tuttu. Su Dae, şaşkın şaşkın Dong Sun'a bakıyordu.
Dong Sun, o muzip gülümsemesini yaptı ve kızın elini yavaşca dudaklarına götürdü. Bakışlarını yavaşca kızın yüzüne doğru çekti. Sağ gözünü kırptı ve birden ağzını kocaman acıp kızın parmaklarını ısırıyordu ki ''Su Dae!... Bayan Lee Su Dae!'' diye koridoru inleten hemişrenin sesiyle ikiside kendisine geldi. Hemen hızlıca kendilerine bir çeki düzen verdiler. Kısa boylu sıska hemşire suratındaki o donuk ifadeyle ''sizi bekliyoruz içeride, sıranız geldi'' dedi.

[Lee Su Dae]

Su Dae okadar gülmüştüki normalde Dong Sun'un

''Aiyşş! sen nesin? köpek falan mısın?'' sözüne cevap vermesi gerekirken ona bile cevap verememişti. Birden elini birinin tuttuğunu farketti gülmeyi bırktığında Dong Sun'un o narin güzel parmaklarını tutup ağzına götürdüğünü farketti. Olacaklara hazırlıklı olarak gözlerini yummuştu ki..

''Su Dae!... Bayan Lee Su Dae!'' diye bağıran hemşirenin donuk sesiyle kendine gelmişti. Sırası sonunda gelmişti! Üstüne başına- kahveli elbisesine- çeki düzen vermiş topallayarak ilerlemeye başlamıştı. Az daha yürüyüp uzun ve geniş beyaz kapıdan içeri girmişti..

İçeri girdiğinde doktorun erkek olduğu görünce kaşları çatılmıştı. Kahve üst bacağına döküldüğü için onun yanında rahat edemeyeceğini biliyordu çünkü..

[Kim Dong Sun]

Dong Sun'un gözleri topallayarak ilerileyen Su Dae'ye takılmıştı. Bu kızı daha çok tanıma isteği artmıştı içinden. Kendine gelerek kafasını sağa sola çevirmeye başladı. ''Neler diyorum ben!'' diyerek bu düşünceleri atmaya çalıştı kafasından.
Son kez Su Dae'ye baktığında artık gözden kaybolmuş, beyaz ve uzun kapıdan içeri girdiğini görmüştü. Su Dae'yi beklerken bugün olanlar geçti gözünün önünden. Neler olmamıştı ki?
Yüzünde ki tebessümü yeni fark etmişti, Dong Sun. ''Şu an bir aptal gibi göründüğüme yemin edebilirim.'' Bunları düşünürken de etrafa bakmayı ihmal etmedi. Şükür ki kimse görmemişti. Derin bir ''oh!'' çekti. İşe de yeterince geç kalmıştı. Elini ceketinin sağ cebine soktu ve bir iki turdan sonra telefonunu buldu. Hemen patronuna bir özür mesajı attı ve gelemeyeceğini ekledi. Beklemekten sıkılmıştı. Tam ayaklanıp kapının önüne gelmişti ki, kapının açılmasıyla bir adım geri çıktı. ''Sonundaa!! bitti mi?'' dedi, genç kıza bıkkın gözlerle.

[Lee Su Dae]

Su Dae yarım saattir içerideydi. Doktor bir çok şey söylemişti fakat söyledikleri Su Dae'nin bir kulağından girip, diğer kulağından çıkmıştı.

Bacağını gösterdiğinde her ne kadar rahat edemesede bir şey söylememişti. Uykusu da gelmişti zaten.. Doktorun verdiği ilaçları alıp sonunda odadan çıkabildi. Çıktığında genç adam'ın

'' Sonundaa!! bitti mi? '' sorusuna basit bir şekilde

'' Evet '' deyip ekledi '' Hadi gidelim. ''

Çok sıkılmıştı artık eve gidip kendini yatağa atmak için sabırsızlanıyordu. Asonsöre binip, aşağı kata indiler. Dışarı çıkınca ilk geçen taksiyi durdurup

'' Teşekkürler Dong Sun! '' deyip gülümseyerek taksiye bindi.

[Kim Dong Sun]

Kız, Dong Sun'un sorusuna '' Evet '' deyip hemen ekledi. '' Hadi gidelim.''
Asansöre bindiler, Dong Sun 1 tuşuna bastı ve ağır ağır aşağıya indi. Sanki zaman hiç geçmiyor gibiydi, Dong Sun için.
Sıcak basmıştı resmen, üzerine giydiği deri ceketi yakıyordu tüm bedenini.
Sonunda alt kata indiler ve hastaneden çıktılar. SuDae ilk geçen taksiyi durdurup, '' Teşekkürler Dong Sun! '' dedi ve taksiye bindi. Dong Sun şaşırmıştı. ''Acaba ne yapabilirim'' diye geçirmeye başladı aklından, yine tilkiler dolaşıyordu kafasında. Taksinin önüne atladı ve durdurdu.
Sonra arka koltukda oturan kızın yanına geldi ve ''Yaa! nereye gidiyorsun? sanki benim evim yok! önce beni bıraksın sonra seni bırakır!'' Çokdan arka koltuğa kızın yanına yerleşmişti bile Dong Sun. İçten içe gülüyordu kızın yüz ifadesine.

[Lee Su Dae]

Su Dae, yanında oturan çocuğa şaşkınlıkla bakarak '' Delimisin! '' diye bağırdı. Sonrada ekledi '' İlk ben gidicem! Bacağım ne halde görmüyormusun sen? Eve gidip dinlenmem lazım! '' Bunu söyleyince çocuğun suratındaki sırıtma gitmiş. Haklısın der gibi bakmaya başlamıştı.

Taksiciye evinin adresini verip koltuğa yaslanmış bir vaziyette oturuyordu. Bu gün iğren bir gündü! Bu çocuk da tam bir deliydi! Su Dae zaten uzun saçlı erkeklerden nefret ediyordu. Kadınsı gibi gözüküyorlardı. Bu çocuğun saçlarıda öyleydi işte!

Yan yan çocuğun suratına bakıp kızgınca ellerini ovuşturuyordu şimdide. Sağolsun kendi deliliğinden bulaştırmıştı genç kızada !