Kore RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bugünki Programımız: Radyo Röportajı

4 posters

Aşağa gitmek

Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Empty Bugünki Programımız: Radyo Röportajı

Mesaj tarafından Kim Jae Sun Ptsi Mart 14, 2011 1:23 am

Bugünki Programımız: Radyo Röportajı 28wfgxg & Bugünki Programımız: Radyo Röportajı LpV6T & Bugünki Programımız: Radyo Röportajı HMe4a & Bugünki Programımız: Radyo Röportajı MtUcZ & Bugünki Programımız: Radyo Röportajı AQ162

Jason sıkıntıyla oturmuş, radyo istasyonunda sorulan sorulara nasıl doğru düzgün ve diğer üyeleri memnun edecek cevaplar vereceğini düşünürken, odasından çıkmadan önce koluna taktığı saate baktı. Zamanın çabuk geçmesini ve bir an önce bugünki programlarını bitirmelerini umuyordu magnae. Cebinden telefonunu çıkardı. Son zamanda pek aktif değildi internette. Jason'un hayranlarını her gün yeni yeni resimleriyle memnun etmemesi kesinlikle bir alışkanlık haline gelemezdi. Ama son zamanlarda grubun en küçüğü yaptığı hiçbir şeyden pek zevk almıyor gibiydi, nedenini bilmese de. Diğer üyelerin, özellikle Taeyang'ın bunu fark etmemesini umuyordu.

Telefonunu Twitter'deki cevaplarına bakmak için eline almıştı, ama radyo istasyonunda acaba gerçekten Bong Cha olup olmayacağı düşüncesine kapılmış, ve bu yüzden tekrar telefonuna döndüğünde onu neden eline aldığını bile unutmuştu Jason. O kadın Jason'ı kesinlikle ilgilendirmezdi, ama bazen diğer üyeleri kıskanıyordu. Lee Seul'un her reklamda değişik değişik kadınlarla beraber olmasını, Taeyang'ın performanslarda kadınlarla gerektiğinden daha yakın dans etmesini, Sang Min'e sürekli hiç tanımadığı kadınlardan teklif gelmesini ve özellikle Woo Bin'in hotele beraber girdiği belli belirsiz sürtüklerin olmasını dahi istemiyordu. Diğer üyelerin kadınlarla böyle rahat geçinebildiklerini kıskanıyordu belki de. Bu konuda Jason'ın kendine güvenci sıfırın altındaydı. Hayatında hiçbir kadına diğer üyeler gibi yaklaşmamıştı. Okulda bile bütün yıl boyunca kızlarla sadece bir kere konuşurdu en fazla. 'Kalemin var mı?'

Kalemini evde unutmasaydı hiç konuşmazdı. O derecede çekingendi.

Bunları düşünürken arabanın birden durduğunu hissetti ve camdan dışarı baktığında önünde büyük KBC binasını gördü. Programlarını yakından takip eden hayranlar, binanın ön kapısına toplanmıştı bile, ama menajerleri arabayı belli etmeden arkalarda bir yerde durdurmuştu arka kapıdan girebilmeleri için.

Bütün üyeler ard arda arabadan çıkıp arka kapıya doğru yürüdü ve binaya girdi. Binanın içine girdiklerinde ve asansöre bindiklerinde Jason boğazını temizledi ve biraz ses antrenmanı yapmaya başladı. Diğerleri ona garip garip baktıklarında bile devam ediyordu magnae. Sonunda çekim odasının kapısına varmışlardı. Bir yandan menajerleri radyo yapımcısıyla programı konuşurken, Jason diğer yandan yüzünü çekim odasının kocaman camına yapıştırmış, yanaklarını şişiriyordu.

Sanki kafası yeterince şişmemiş gibi, radyoda şu an en nefret ettiği şarkılardan bir çalıyordu; 4Minute – Jingle Jingle.

Magnae sinirini toplayıp aklının karanlık bir köşesine attı ve sevimli bir ifadeyle diğer grup üyelerine dönerek elini yumruk haline getirip havaya kaldırdı. "Hazır mıyız?" diye sordu ve Taeyang'ın ona verdiği 'emin-değilim' bakışına cevap olarak, "Söz, bu sefer konuşmadan önce düşüneceğim!" diye garantiledi.
Kim Jae Sun
Kim Jae Sun
CITY Üyesi
CITY Üyesi

Mesaj Sayısı : 6
Kayıt tarihi : 10/03/11
Yaş : 34
Nerden : Busan

Kişi sayfası
Maddi Durum:
Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Left_bar_bleue90/100Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Empty_bar_bleue  (90/100)

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Empty Geri: Bugünki Programımız: Radyo Röportajı

Mesaj tarafından Lee Seul Ptsi Mart 14, 2011 3:10 pm

Asansörleri bu yüzden seviyordu, içlerinde mutlaka ayna vardı. Kulaklarının altına gelen, siyah saçlarının uçlarını sanki bir sanat eseriymiş edasıyla düzeltirken; ses alıştırması yapan Jason’ı ve menajerin ufacık asansörde iyice sıkışmalarını sağlayan göbeğini görmezden geliyordu. Samsung’un patronları geçen sene çekilen reklam serisinden çok memnun kalmış olacaklar ki arkasında ayna olan bir telefon yapıp göndermişlerdi Seul’a. Aynalar onun her şeyiydi.

Kata vardıklarında programın başlaması için sadece 15 dakika kalmıştı. Yapımcı, menajerlerini oldukça kızgın şekilde karşılamıştı. Trafik çok kötüydü, adamın ne suçu vardı sanki? Tabii konuşmaları kapının dışında yaptıkları için üyeler bu durumdan haberdar olmamıştı. Ama Lee Seul’dan hiçbir şey kaçmazdı, tıpkı maknaenin iki gündür üzerinden atamadığı şu halsizliğin kaçmaması gibi.

Tanıştıkları günkü halinden çok uzak, kocaman olmuş elini yumruk yaptı ve "Hazır mıyız?" diye sordu Jason, şirin bir tavırla. Sonra Tae-yang'a döndü ve "Söz, bu sefer konuşmadan önce düşüneceğim!" dedi. Ne kadar büyürse büyüsün konuşurken şişen yanakları ve konuyu anlamadığı zaman kocaman açılarak bakakalan yuvarlak gözleri asla değişmeyecekti. O her zaman grubun miniciğiydi.

Seul işaret parmağıyla Jason’ı gösterdi tehdit edercesine. “Seninle konuşacağız.”

Henüz cevabını alamamıştı ki içeriye O girdi...

Hatıralarında kalan, küt saçlı ve ‘ev hanımı’ giyinimli Cho Bong Cha ile şu an karşısında duran kişi aynı değillerdi. Bu hatun sırtına dökülen, uzun, dalgalı ve kızıla dönük kahverengi saçlarıyla muhteşem görünüyordu. Siyah far ile belirginleştirilmiş iri gözleri, ufak burnu, pürüzsüz bir teni vardı. Vücudunun S şeklini ortaya çıkarmak için göbeğini hafif açıkta bırakan, kolsuz bir tişört ve 175’lik boyunun asıl sebebi uzun bacaklarını belirginleştirmek istercesine dar bir kot ile yüksek topuklu, siyah botlar giymişti. Tam, anlamıyla, yakıyordu.

Sadece bir hafta boyunca adıyla ve sürekli kırpıştırdığı gözleriyle dalga geçmiş ve sonra tamamen unutmuştu onu grup üyeleri. Hatta internetten aratmamışlardı bile. Sadece üç-dört sunucuyla birlikte akşam üstü kuşağındaki ‘Sizin İçin Müzik’ adlı programı dönüşümlü olarak sunduğunu biliyorlardı. Ama anlaşılan durum Bong Cha için bu kadar basit değildi.

Bir, veya en fazla iki günlük gönül eğlencesinden sonra bir kenara atılan kadınların başvuracağı iki yol vardı. Birincisi yenilgiyi kabul etmek, ikincisi rövanşa hazırlanmak. Bong Cha’nın seçtiği yol belli olmuştu.

Masaya oturup kulaklıklarını kulağına taktıktan sonra tüm üyelere dağıtılmış olan kağıdı incelemeye başladı Seul. Sorulacak soruların bir çıktısıydı, her satır aralığında menajerin ‘kendinizi rezil etmeyin’ mesajı içeren, cevap çıkış noktaları bulunuyordu. Karşısında duran pembe, flamingo şeklindeki kalemi aldı ve kendi notlarını almaya başladı. O sırada Taeyang’ın son albümde yer alan romantik solosu, yerini programın giriş müziğine bırakmıştı.

Bong Cha, içeri girdiğinden beri etrafında pervane olan radyo çalışanlarını parlayan bir gülümsemeyle karşıladı ve kısa cümlelerle programı açtı. ‘Bak ben ne oldum’ ifadesiyle Woo Bin’i süzmeye devam ederken konuşmasını sürdürdü. “CITY’den canlı olarak My Star’ı dinleyeceğiz ancak; öncesinde öğrenmek istediğim bazı şeyler var. İlk sorum şu: Sizce gerçek aşk nedir?”

Kağıtta böyle bir soru olmadığını görünce kendi kendine gülümsedi ve “Oyun başlıyor,” diye mırıldandı Seul.
Lee Seul
Lee Seul
CITY Üyesi
CITY Üyesi

Mesaj Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 10/03/11
Yaş : 34
Nerden : Incheon

Kişi sayfası
Maddi Durum:
Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Left_bar_bleue90/100Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Empty_bar_bleue  (90/100)

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Empty Geri: Bugünki Programımız: Radyo Röportajı

Mesaj tarafından Kim Sang Min Ptsi Mart 14, 2011 7:17 pm

Elinde tuttuğu, "yanıtlamasına izin verilmediği sorular" ile dolu kağıdı üstünkörü inceleyerek, metalik çekmeceli dolabın aralık üçüncü gözünden içeri fırlattı, Sang Min. Spikerin Bong Cha olmasına sevinmişti ama "Neden gerçekten iddiaya girmedim sanki!" diye lanetler okuyordu kendi kendine.

Liderin en sevdği solo şarkısının açılış müziği olarak kullanılmasından ve bir kere daha keyifle dinledikten sonra, karşılarında; radyo programına değil de televizyona çıkacakmış gibi hazırlanan Bong Cha, dinleyicileri bekletmek istemiyor gibi sorularına başlamıştı.

“CITY’den canlı olarak My Star’ı dinleyeceğiz ancak; öncesinde öğrenmek istediğim bazı şeyler var. İlk sorum şu: Sizce gerçek aşk nedir?”

Sang Min, bütün üyelerin bir an olsun ilk aşklarını hatırladıklarını tahmin etti. İlk öpüp kaçtıkları, bilyelerini hediye ettikleri, yan mahalleden başkasıyla oynadığını görünce küstükleri, en ufak kavgalarda yere ittirdileri kızları.. Sonra kendi ilk aşkı geldi aklına. "Çok masraflısın, git başkası çilekli süt alsın sana." diyerek terkedip ağlattığı, şimdiyse adını hatırlamadığı kız... Onu bulup zamanında harcadığı paraları geri istemeyi aklının bir köşesine not etmişti.

Muhtemelen patavatsızca cevap vereceğini sandıkları için konuşmasına başlamadan kaş göz işareti yapacaklar, Sang Min ise her zamanki gibi aldırış etmeden devam edecekti. Hafif incelttiği sesiyle, kimsenin beklemediği anda "Bana göre aşk saçmalık." diye atıldı. Kafasındaki kocaman kulaklığı hafifçe oynatarak başını öne eğmişti. Bütün üyelerin şaşkın bakışlarının beynine yansıdığını hissedebiliyordu. Gözlerini kapatarak itiraz edip bölmedikleri ya da araya girip konuyu değiştirmedikleri konuşmasına devam etti. "İlk gördüğümüzde hoşlanır, nedenini bilmedimiz bir mutluluk duyarız. Giderek bağlanmaya başlar, hayran oluruz. Ve.. Sınırsız severiz."

Kulaklığın dağıttığı fönlü kızıl saçlarını hafifçe arkaya atan Bong Cah, kırmızı ruja boğmuş dudaklarını şaşkınlıkla aralayarak mırıldandı. "Nasıl yani?"

"Chang Hye adlı bir yazarın, okuduğum Sevgi v.s Aşk kitabından örnek versem, uzun bacaklarınızı mesken tutmuş kan akışı başınıza gider diye umuyorum."

Anlamayan ve anlamadığı için daha çok sinirlenen kızı umursamayarak, farketmeden iki eliyle kavradığı diz kapaklarını biraz gevşetip daha açıklayıcı konuşmaya çalıştı.

"Kitabını tanıtmak için katıldığı ve sizin gibi birinin sunduğu programda yazar aynen şöyle demişti: 'Aşk kelimesine inanmıyorum. Bütün duyguları tek tek sayamadıkları için kısaca aşk demişler. Bana göre tembellikten başka bir şey değil, ben o duyguları saymaktan yanayım. Eğer o duyguları sayamayacaksak onları haketmiyoruzdur değil mi? Ve aşkın kirli olduğunu düşünüyorum. Ama sevgi öyle değil. O en büyük duygu. Saf, temiz, koşulsuz ve sınırsız'.."

Yüzüne yerleştirdiği gülümsemenin sesine yansımasına özen göstererek; "Bu çocuk aşık mı?" gibi bakan menajere göz atıp konuşmasına devam etti. "Bir de nasihat vermek istiyorum. Duygularınızı yaşamaktan korkmayın ve sevginizi gösterin... Aşkı boşverin... Koşulsuz sevin... Ayrıca, aşk mı? para mı? diye sorarsanız parayı seçtiğimi belirtmeden edemeyeceğim!"
Kim Sang Min
Kim Sang Min
CITY Üyesi
CITY Üyesi

Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 11/03/11
Yaş : 33

Kişi sayfası
Maddi Durum:
Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Left_bar_bleue90/100Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Empty_bar_bleue  (90/100)

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Empty Geri: Bugünki Programımız: Radyo Röportajı

Mesaj tarafından Song Woo Bin Ptsi Mart 14, 2011 11:37 pm

Herkesin şaşkınca bakışlarla süzdüğü Sang Min, sanki Woo Bin'e önayak olmak istercesine konuşuyordu. Zaten onun sözlerinden sonra vücuduna bir rahatlama dalgası yayılmıştı. Önce şaşırmıştı, doğru. Sonra ise kendi hayatına bir göz atınca şaşırmayıp, sevinmesi gerektiğini algıladı. Özellikle Sang Min'in; "Ayrıca, aşk mı? para mı? diye sorarsanız parayı seçtiğimi belirtmeden edemeyeceğim!" diye söylediği lafın üzerine kendi söyleyeceklerinin daha az "gaddarca" geleceği fikri sevindirmişti.

Dönüp soruyu soran Bong Cha'ya baktığında, Sang Min'in laflarından sonra sinir ve şaşkın dolu bakışlarıyla karşılaşması bir oldu. Bu kadını kesinlikle, bu haliyle de, bir gece yatağına atmalıydı! Daha önce bakımsız ve iğrenç görüntüsüyle de yatağına alıp ısıtmıştı onu. O günleri düşündüğünde midesizliği aklına geldi ama sorun şu ki; kadın kadındır felsefesiyle hareket ediyordu. Güzel olması şart değil, tadına varılması şart sadece! Yaptığı hırs sonucunda, neredeyse "evrim" geçirmiş olması, onu hayli güzel hale getirmişti. Anlaşılan, kadın olmak gerçekten zordu! Birileri tarafından beğenilip, aranan bir tip olmak isteği bu olsa gerekti. Onu düşüncelerinden, Bong Cha'nın meraklı gözleri ayırdı. Derin bir nefes aldıktan sonra, yapacakları patavatsızlıkları hiçe sayarak, sözlerine başladı.

"Bence aşk hastalıktır!" sözlerinden sonra duraksama gereği hissetti. Grup üyelerinin ve "Kesinlikle yatağa atmalıyım!" diye düşündüğü kadının suratlarını inceledi. Şaşkınlıktan daha çok "dumur" olmuş surat ifadesi yakaladığında, içindeki hazzı anlatmaya kelimeler yetmezdi.

"Öncelikle belirtmeliyim ki aşk dediğin erkekler için yatak odasından ibarettir. Duyguların rol alması, onların sarmalaması gibi kelimeler daha çok şairlere özgü bir şeydir. Ben 'aşk' kelimesini hastalıktan ibaret görüyorum. Şu zamana kadar özel duygular beslediğim hiçkimse olmadı benim için. Beyne salgılanan, mutluluk hormonu da diyebileceğimiz, bazı hormonlar vardır. Bu hormonlar aslında sadece aşkta değil, sevdiğin bir yemeği yerken veya kocaman bir çikolata parçası ısırdığında da harekete geçer. Biz sadece bunu aşkta daha yoğun yaşarız ve bu yüzden mutluluk, heyecan, stres gibi duyguları aşk diye adlandırırız. 'Midemde kelebekler uçuşuyor.' cümlesi, genel de tüm insanların stres veya korku yaşadıkları zaman hissettiği bir semptomdur. Hatta size geçenlerde okuduğum bilimsel bir açıklamadan alıntı yapacağım. Okuduğum yerde; 'Bizim için özel olan o kişiyi kalabalıklar içinde ilk kez gördüğümüzde beynimiz feniletilamin adı verilen doğal bir amfetaminin salgılanması emri veriyor. Amfetamin spor yaparken ve yemek yerken salgılanan bir hormon.' bu cümleler yazıyordu. Kısacası aşk; kendimizi mutlu veya üzgün hissetmemizi sağlayan bir hastalıktır!

Woo Bin, sözlerini bitirdiğinde bir şey anlamamış olarak bakan Bong Cha'ya acıyarak baktı. Dönüp üyelere baktığındaysa, onların böyle bir bilimsel açıklama beklemediğini hissetti. Bu hoşuna gitmişti. Sonra tekrar, sunucu kadına döndüğünde, onu yatağa atmanın hiçte zor olmayacağını aklının bir köşesine kaydetti. Bir kere yatıp, sonra tekmeyi bastığı için zor olacağını düşünmüştü ama bu hırslı hallerine görünce, onunla yatmak, bu kadına hediye gibi bir şey olurdu ancak!
Song Woo Bin
Song Woo Bin
CITY Üyesi
CITY Üyesi

Mesaj Sayısı : 12
Kayıt tarihi : 11/03/11
Yaş : 33
Nerden : mapo-gu

Kişi sayfası
Maddi Durum:
Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Left_bar_bleue90/100Bugünki Programımız: Radyo Röportajı Empty_bar_bleue  (90/100)

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz